Neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan şarap, tarihte ilk kez Cilalı Taş Devri’nde, bugünkü Gürcistan topraklarında üretildi. Şarabın asırlar öncesine dayanan kökleri Sümerler’den Hititler’e, Mezopotamya’dan Mısır, Yunanistan, Roma, İspanya ve Amerika’ya kadar uzandı. Zamanla gelişen üretim teknikleriyle şarap taş devri içkisinden modern yaşam içkisine dönüştü. Farklı medeniyetlerin ellerinde şekillenen şarap, bugün Gökçeada’nın organik üzüm bağlarından elde edilen Gökçeada şarabı ile aromasını zenginleştiriyor.
Şarap, üzümün fermente edilmesiyle elde edilen binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan alkollü bir içecek türüdür. Şarap nasıl bulundu veya ilk kim şarap üretti sorularına yanıt aramaya koyulalım. Arkeolojik çalışmalara göre, şarabın tarihi MÖ 6000 ile 5800 yılları arasına dayanır. Bugün Gürcistan’ın yer aldığı coğrafyanın şarabın anatavanı olduğu, köklerinin Güney Kafkasya, Doğu Anadolu ve İran üzerinden dünyaya yayıldığı kabul edilir. Şarabın taş devri içkisinden modern yaşam içkisine doğru uzanan yolculuğu, en eski çağlardan bu yana sürdürülen ticari faaliyetlere yön verdi.
Şarabın üretimi, ticareti ve tüketimi zamanla tüm dünyaya yayılarak farklı medeniyetlerden izler taşıyan muazzam bir kültür hazinesi yarattı. Şarabın bereketli topraklardan başlayıp sofralara uzanan yolculuğunda, omurgasını oluşturan üzüm tanelerinin hatırı sayılır bir önemi bulunuyor. En güzel şaraplar organik üzümlerden elde edilirken, Gökçeada şarapları da Kalabaki üzümlerinin lezzetiyle ülkemizin özel şarapları arasındaki yerini koruyor.
Şarap yapımı: Taş devri içkisinden modern içkiye…
Üzümün doğal ve mucizevi bir maya görevi gördüğü şarap, ilk olarak antik çağ yöntemiyle üretildi. Şarabın kökeni kadar eski olan bu yöntemde, üzümler belirli bir süre kapta bekletilerek doğal maya elde edildi. Şarap yapmak fikrini cazip hale getiren sarhoş edici etkisi, fark yaratan aroması medeniyetler arasında yapılan savaşlarla zafer kutlamalarının eşlikçisi oldu. Zamanla şarap yapım kültürü giderek olgunlaştı, Hitit ve Antik Yunan uygarlıkları döneminde adeta bir kültür fenomenine dönüştü. Hititlerden bağcılığı ve şarap üretimini öğrenen Mısırlılar, şarap testilerinin üzerinde şarabın bağını, rekoltesini ve üreticisini yazarak profesyonel şarap üretimini başlattı.
Şarapta markalaşma adımları
Şarabın antik çağ yöntemiyle başlayan üretimi, MÖ 3000 yıllarında Mısırlılar tarafından reçinenin dahil edilmesiyle ömrüne ömür kattı. Mısır’da geniş ağızlı küplerde şarap yapmak giderek yaygınlaştı, yıllandırılmış şarabın temeli atıldı. Şarap küplerine şarabın markasını yazan Mısırlılar, böylece şarapta markalaşmanın da ilk adımlarını attı. Romalılar şaraba çiçek, meyve, çam sakızı, reçine, bal gibi maddeler eleyerek bugünkü şarap kültürünün temellerini attı.
Dönüm noktalarıyla şarap tarihi ve kültürü
Zamanla şarap yapmak ve şarap içmek medeniyetler arasında bir ritüel haline gelerek yasalara da adını yazdırdı. MÖ 1955-1915 yılları arasında Babil’in ünlü kralı Hamurabi’nin kanunları arasında yerini aldı. Şarap tüketimi ve şarap ticareti bu kanunlar etrafında şekillenmeye başladı. Şarap kültürünün batıya yayılmasında ise Doğu Akdeniz’deki Fenikeliler başrol oynadı. MÖ 750’de Fenike şehri Biblos’dan Mısır’daki Eski Krallık ve diğer Akdeniz bölgelerine şarap ihraç edildiğini gösteren tarihi kalıntılar, şarabın Batı’ya uzanan yolculuğunun Fenikeliler tarafından başladığını gösteriyor.
Kazılarda bulunan 2 Fenike gemi enkazında, bozulmadan bugüne kadar gelebilen şaraplara rastlanması, Fenikelilerin şaraptaki ustalığını kanıtlıyor. Yapılan incelemelerde Fenikeliler’in bu şarapları Mısırlılara çok benzeyen bir yöntem kullanarak bir zeytinyağı tabakası ile çam ve reçineden yaptıkları mühür yardımıyla oksidasyondan koruduğu anlaşıldı. Bu tarihi dönüm noktalarıyla olgunlaşan şarap kültürü, bugünkü şarap üretimi, tüketimi ve ticaretinin fitilini ateşledi.
Mitolojide şarap
Antik Yunan ve Roma’dan Hıristiyan kültürüne geçiş sürecinde söz sahibi olan şarap, aile ve cemiyet yaşamında, bayramlarda, ayinlerde başrol oynadı. Binlerce yıllık yolculuğunda, yaşamın içindeki konumuyla zafer kutlamalarında baş köşeye oturdu. Çok sayıda medeniyet kültürünün merkezinde konumlanarak mitolojinin de unsuru haline geldi. Mitolojide şarap çoğunlukla tanrı motifleriyle yer alırken, Mısırlılardan Yunanlılara Romalılara kadar çok sayıda medeniyette adına tanrılar adandı. Mitolojik efsanelerde asma, üzüm ve şarap ilişkisi farklı konseptlerle işlendi. Üzümün bereketli olmasını sağlamak amacıyla tanrılar için kurban kesildiğine dair efsaneler, şarap tanrıları ve tapınaklar, mitolojide şarap motiflerinin tamamlayıcı unsurları arasında yer buldu. Şarabı kutsal gören Mısırlılar şarap tanrılarına Osiris, Yunanlılar Dionysos, Romalılar ise Bacchus adını verdi.
Anadolu’da şarap kültürü
Bereketli topraklarıyla çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu’da şarap kültürü, antik çağlara kadar uzanıyor. Anadolu’da asma ile yapılan şaraplar, şarap üretim tekniklerinin gelişimine rehberlik etti. Şanlıurfa ve Karaman civarında Neolitik yerleşmelerin olduğu bir bölgede İ.Ö. 8400-8200 yıllarına ait yabani üzüm çekirdeklerine ve sınırlı sayıda şarap kaplarına rastlanması, Anadolu’da şarap kültürünün bu dönemde başladığını gösteriyor. Elazığ ve Kilis civarındaki höyük kazılarında, Neolitik dönemin ardından gelen Kalkolitik dönemde, İ.Ö.4800-3000 yıllarına ait yabani üzüm çekirdeklerinin yanı sıra farklı kap formları ve kadeh türleri bulunması Anadolu’da şarap yapımının gelişimini ortaya koyuyor. Orta Anadolu’daki Alacahöyük kral mezarlarında İ.Ö 3000 yıllarına ait kadehler ve gaga ağızlı testiler bulunması, Anadolu’da şarap kültürün ölümden sonraki yaşamı da etkilediğini gösteriyor.
Anadolu’da bağ tarihi
Anadolu’da şarap üretimi bağcılıkla hızlandı. İ.Ö.2000 yılları civarına ait çivi yazılı ticari belgeler, şarabın hasat zamanı olan bağ bozumunun o tarihlerde keşfedildiğini gösteriyor. Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de bulunan İ.Ö. 2000-1750 yıllarına ait silindir mühür baskıların üzerinde tanrılara şarap sunma sahnelerinin yer alması, Anadolu’da şarap kültürü ile dini inancın ilişkisini yansıtıyor. Anadolu’da şarap üretiminin doğduğu Hitit medeniyetinin bağ bozumunu dini bayramları arasında dahil etmesi de bunun bir göstergesi niteliğinde. Varlıklarını Güney ve Güneydoğu Anadolu’da İ.Ö.7. yüzyıla kadar sürdüren Hititler, Anadolu’da şarap üretimi ve şarap ticareti konularındaki birikimini farklı kültürlere aktararak Anadolu’da şarap kültürünün gelişimine yön verdi. Hitit çivi yazılı metinlerinde yeni, taze, yıllanmış, ekşi, tatlı, iyi, temiz, saf ve kırmızı şarap gibi farklı türlerden bahsedilmesi, Hititlerin şarap kültürünün olgunlaşmasındaki rolünü açıkça ortaya koyuyor.
Anadolu’dan Osmanlı’ya geçiş
Şarap üretimi, 16. yüzyılda Avrupa’da fıçı ve şişe teknolojileriyle tanıştı. Hristiyanlıkta şarabın kutsal içki sayılması, bu teknolojilerin gelişimini hızlandırdı. Papalık döneminin başlamasıyla Ortaçağ’da bağcılık kilise ve manastırların arazilerinde yaygınlaştı. Şarabın farklı medeniyetlere ulaşan yolculuğuna yön veren Anadolu’da şarap kültürü, çeşitli uygarlıkların egemenliğinde sürdürüldü. İslam dininde şaraba yer verilmese de Orta Asya’dan gelen bağ kültürü geleneği devam ettirildi. Osmanlı’da şarap yapmak zaman zaman yasaklansa da 19. yüzyılda Avrupa bağlarını kırıp geçiren asma bitti hastalığı nedeniyle Osmanlı şarapları dünyada ün kazandı. İzleyen dönemde başlayan üretim sınırlamaları Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihe kadar sürdü. 1929’da kurulan TEKEL ile benimsenen İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı rejimiyle üretim yeniden canlandı. Türkiye’nin bağ cenneti Tekirdağ, İzmir, Ürgüp, Çanakkale gibi bölgelerde üretim hızlandırıldı, zamanla bağcılık ve şarap üretimini aynı çatı altında buluşturan entegre yapılar kuruldu.
Gökçeada şarabının tarihi
Bereketli topraklarında yetişen üzüm çeşitleriyle Çanakkale, şarap üretiminde Türkiye’nin şarap mahzeni konumuna yükseldi. Arkeolojik çalışmalar, tarihi MÖ 4000’lere kadar uzanan Çanakkale’de bağcılığın çok eskilere dayandığını gösteriyor. Çanakkale’nin merkezine 27 km uzaklıktaki antik Troia kentinde yapılan kazılarda, içki kapları, miken amforalar, Dionysos’un figürlerinin yer aldığı paraların bulunması bu argümanı destekliyor. İklimi, rüzgarı, ekolojik yapısı ve toprak özelliği bakımından bağcılık için oldukça uygun olan Gökçeada’da şarabın tarihi MÖ 2900 yılına dayanıyor. Adada şaraba üstün kalite ve aroma kazandıran Shiraz, Chardonnay, Cabernet Sauvignon, Merlot ve Kalabaki üzüm çeşitleri yetiştiriliyor. Kalabaki üzümünden elde edilen şaraplar adanın adıyla anılıyor. Küçük taneleri, silindirik şekli, koyu mavi kabuğu ile geç olgunlaşan bir üzüm çeşidi olan Kalabaki üzümü, Gökçeada’da şarap kültürünün gelişimini tetikledi. Organik üzüm yetiştiriciliğinin başlamasıyla da Türkiye’de organik şarap üretiminin yolu açıldı.
Organik şarabın Türkiye’deki turizm elçisi
2000 yılında Cabernet Sauvignon, Merlot ve Shiraz üzümleri ile bağcılık faaliyetlerine başlayan Nusretbey Şarapları, Gökçeada şarapları ile özdeşleşen Kalabaki üzümü yetiştiriciliğiyle şarabın Gökçeada’daki yolculuğuna yön veriyor. Türkiye’nin ilk organik şarap üretimini Gökçeada’dan başlatan şirket, temsil ettiği Gökçeada şarapları ile ülkemizin organik şarap markası haline geldi. Gökçeada’nın bereketli topraklarında 600 dönümlük arazide yer alan Kabya Bağları’nda Kalabaki üzümü ile Cabernet Sauvignon, Merlot, Shiraz, Gökçeada, Pinot Noir gibi kırmızı şaraplık, Chardonnay, Narince, Antep Karası, Öküzgözü, Malatya Siyahı gibi 40 çeşit sofralık üzüm yetiştiren şirket, organik şarap üretimiyle şarabı kimyasallardan arındırdı. Bağcılık ve üretime entegre bir yapı kazandırarak organik şarabın Türkiye’deki turizm elçiliğini; sanat galerisi, Nusret Bey Vakfı Kültür Sanat ve Doğa Müzesi ile şarabın kültürel değerlerini koruyan öncü bir rol üstlendi. Nusretbey Tadımevi ile şarap tutkusunun izinden gidenleri sıra dışı aromalara uzanan bir seyahate çıkaran Nusretbey Şarapları, 20 yılı aşan tecrübenin eseri olan organik şarap çeşitleriyle her türlü sofrada kendine yer ediniyor. Nusretbey Şarapları tarafından Türk şarap dünyası için açılan kapılar, şarap tutkunlarını organik bir serüvene çıkarıyor.